6 Ocak 2017 Cuma

Değişen biz miyiz, yoksa hayatlarımız mı?

Yine bir yerlere hapsettiğim yazılarımdan birinde şu cümleleri buldum:

"Ben bu sene susmayı öğrendim.
Yine dilimden düşemeyen sözler tırmandı gözlerime..
...
Ben bu sene, tanıdıklarımı tanımamak, tanındıklarımca tanınmamak istedim.
Olmadı..
İnsanları görmemek, insanlarla konuşmamak istedim.
Olmadı..
Yalnızlaşmak istedim.
Ben bu sene etrafındaki kalabalık ile nasıl yalnızlaşılır onu öğrendim.
Ben bu sene
Bunca şeyi öğrenirken hep bir parça kaybettim.
Her öğrenilenin kaybedilen bir parça, en tam olanımızın en cahil cühela olduğunu öğrendim!..
Öğrendikçe eksildim.
..."

Yirmi yedi nisan iki bin on dört tarihinde yazmışım.. Şimdi dönüp bakınca neye öfkelenmişim bunca, emin olamıyorum..

Kimi zaman eski yazılarıma bakar, kısa vakitte yaşadığım büyük değişimlere hayret ederim.. Bu şekilde ipin ucunu kaçırdığım hayatımdan haberdar olabiliyormuşum gibi geliyor. Mesela yirmi sekiz ağustos iki bin on altı tarihli bir yazımı da şöyle bitirmişim:

"Okunaklı yazamadığım gibi okunaklı düşünemiyorum da bu gece.. öyleyse gitme vakti, iyi geceler dilerim.
(Dönüp okuyan Ezgi, sana zor bir zaman yaşattım biliyorum. Ama ben de zor zamanlar yaşıyorum. Umarım anlayabilmişsindir.. Artık havalar nasıl?)"

Anlayabiliyorum Ezgi.. hatta sana büyük bir içtenlikle sarılmak istiyorum. Artık havalar daha iyi. Uzun yıllardır sana dönüp baktığımda sıklıkla hayatında bir boşluk hatta kimi zaman hayatındaki tek boşluk olarak tanımladığına şahit olduğum kalbini keşfettin.. Sana bunun müjdesiyle sarılıp "Artık havalar güzel be canım.." demek isterdim. Ama fazlasıyla şizofrenik kaçacak..


Değişen biz miyiz? Yoksa değişen hayatlarımız mı?
Bu ikili sorunun kesin bir yanıtı var mıdır bilmem ama benim tek bildiğim şey yetişemediğim.. Kimi zaman hayatımdan önde gidiyorum ve uyum sağlayamıyorum var olana.. Kimi zaman da öyle hızlı değişiyor ki her şey, ben kalabalığın arasında itilip kakılan, üstelik uykudan yeni uyanmış biri gibi sürükleniyorum oradan oraya.. Son zamanlarda "her şey o kadar hızlı değişiyor ki"nin de ötesine taştı olup bitenler, ucunu kaçırdım sahiden, oturdum izliyorum. Bildiğim tek bir şey var, artık "mutluluk, huzur" gibi ucu açık ve yalın beklentilerim olmadığı. Ben artık kiminle olmak istediğimi, ne yapmak istediğimi, nerede olmak istediğimi biliyorum. Saf bir mutluluk getirisi aramayın tüm bu kendinden emin tavrın arkasında.. Metaforlara başvurmak hep iyi gelmiştir derdimi anlatırken. Fakat şimdi sahiden hayatımdaki gerçeklik oturunca yazıya, metaforlar kaçıştı oradan oraya.. Demem o ki, artık hayatımın hızına yetişmekte zorlansam da geleni kabul edip arzularımın da hedeflerimin de düşüncelerimin de var oluş sancılarına direniyorum. Zaten varlığını sürdürmek en sahici kazanım değil mi son vakitlerde?

Bak ne diyeceğim Ezgi (burada yazının en başında yer verdiğim yedi nisan iki bin on dörtten konuğumuz Ezgi'ye sesleniyorum), boşver şimdi bu büyük laflarımı.. Hadi çık o öfkenden, sana güzel haberlerim var..

Ben bu sene hayatımda ilk kez şairleri anladım.. 
Öyle bir zamanda gelirmiş ki vazgeçmek mümkün olmazmış, Orhan Veli'nin bir ânda karşımıza çıkıvermesinden mi bilmem ama anlamak zaman almadı, vazgeçmek mümkün olmadı
Bir gülüşün her ânı nasıl olur da bir akla işlenir, bilmezdim, bir bir işledim..
Bir insanı soluğundan öpmek nasıl olur? İlla iddiada bir "y" kaybetmeye gerek yokmuş, bir soluğa düştüm, anladım.
İçimize bir karanfil düşebilirmiş rakı içersek beraber ve sonrasında sessizce birleşmek gerekirmiş, yoksa nasıl der -ken karanfil elden ele..
Sonra öyle bir hırsla sevmek varmış ki, "Öyle güzelsin ki o kadar olur!" diye haykırasın gelirmiş..
ve öğrendim ki ne günah işlediysek yarı yarıya kesilirmiş..
Kim istemez mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın? beylik bir soruyken benim için, şimdi cevabı soruda gizlenmiş..
Bir öpsem ikinin hatrı kalmış, iki öpsem üçün boynu bükük..
İşte sonrası iyilik güzellik,
hep iyilik güzellik be Ezgi

Velhasıl değişen hayatım mıdır sadece yoksa ben mi bilmem ama son zamanların yorgunluğuna rağmen ve kimi zaman da ilaveten güzel bir çift göz var ki hayatımda, iyi geliyor.

Eski yazdıklarıma dönüp hayatımdaki değişikliklere tanıklık ettim bu gece ve saat itibariyle yedi ocak iki bin on yediden de bir başka vakit dönüp bakan Ezgi'ye bildiriyorum ki hayat güzel..

Kalemim köreldi, sözüm tıkandı. Hayatımdaki ilklerin ardına, sizlerin affınıza sığınıyorum. Olmaz dersiniz belki diye şimdi gidiyorum, okumam lâzım daha kırk fırın, biliyorum. Fakat yarım kalmışlara bir son yazmaya başlamak gerekti, böylesi mümkünmüş..

iyi sabahlar dilerim..