Melis Gündüz ve Ezgi Karadayı'nın bir birey olarak susup,içlerinin döküldüğü ve bir daha da toparlanamadığı bir Ankara gecesi diyaloğudur.
Aslında anlatılan hikâyeler değil, bizim kendi içimizde onlardan ne bulduğumuz, ne çıkarttığımız önemli.. İnsanlar, durumlar, anlayışsızlıklar..aslında hepimiz kırılmaya o kadar müsaitiz ki, ve kırmaya..bazen naifliğin her şeyden daha yeğ olduğunu hissediyorum. Hayat belki yoruyor bizim gibi makineleşmeye direnen, hisseden varlıkları; fakat bizi en çok yoran da bu pes edip kırmaya ve kırılmaya, kızmaya olan meylimiz.. Sanki her yaşadığım beni, güçlendirmek şöyle dursun, yıpratıyor da..yani son zamanlarda. İnsanlar, durumlar, anlayışsızlıklar..bu kadar keskin ve zor olmamalı?
Aslında insanların dudaklarından dökülen sözlerin ne olduğu değil, sende o sözcüklerin ne anlama geldiği; karşındakinin gözlerinde ne gördüğün değil de o gözlerde senin de olup olmadığındır önemli olan.. İnsanlar, durumlar anlayışsızlıklar.. Bi' dursak, bi dönüp baksak aslında, kırıp döktüklerimizden geriye ne kalmış? Söküp attığım o parçalardan daha derinde ne varmış? Gözden uzak olanı ırak etmek yerine bir dursak..iki dönsek..üç dönüp beş baksak belki sıfırlanmasan o on parçayı bir edebilmek mümkün olur.. Dursak, dinlensek, dinlesek..sonra parçalar birleşse.. Bu içki masasında bana sardığın sıgaranın her bir parça tütünü gibi bir araya gelsek, yaksam, içime çeksem, ciğerimde bir duman olsak, hiç üflemesem dışarı, ciğerimden kalbime dolsan..iyileşir misin?
İyileşmek mümkün! Her zaman, hep..ama soluklanma halini etrafımızdaki narsizme meyli yüksek insanlar pek yapamıyor gibi. Sen, ben bile yapamıyoruz belki.. Belki de sadece içindeki o: "Sakinleş be güzelim, her şey yoluna girmese de sen elbet yolunu bulursun." diyen söze kulak vermek lâzım. Belki de bazen hissetmek..ama çoğu zaman o hissettiğin duyguyu, hâli de çözümlemek lâzım. Çok hayal kurmak güzeldir mesela; ama asıl güzel olan, sende o hayalin uyandırdığı hissiyattır. Bunun gibi..insan aslında çok da karmaşık bir yapı değildir belki.Her şeyi doruğunda yaşamak isteyen o içimizdeki tatmin olmak bilmeyen duygudur tüm bu baş ağrılarımızın sebebi... Ya da daha iyi bir dünya/daha iyi ilişkiler/durumlar/anlayışlar beklemek yerine kendini daha iyi/daha anlayışlı/o "güzel insan" dediğimiz kategoriye dahil etmek mümkündür. Di mi?!
Sen yanımda/ben yanında oldukça mümkündür!Ki bu koşul altı senedir mesafelere kafa tutarak tıkırında işlemekte iken mümkünatlar buna boyun eğer...İnsan anlaşıldıkça arınıyor bu karmaşık olmak sıfatı/yaftasından.Anlaman ne güzel,ne güzel anlayıp da "hah!işte tam böyle!" haykırışlarım.Etrafa kulak vermemek zor,başardığında sırtlandığın ithamlar daha da zor;fakat tüm bu isi pası temizliyor üzerimizden usul usul bu kalem çizikleri,bu alkol yudumları,bu tütün dumanları ait oldukları yerlere düştükçe.Şu masaya bırakılıp gidilen on lira şu masaya bırakılıp gidilen soru işaretlerinden hangisine rüşvet?Şu muhabbet dolu gözlerin,şu güldükçe güzelleşen kahküllerin dedem;sendeki hikayelerden çıkarttığım anlamları bir yap-bozun son parçasını yerleştirir gibi tamamlıyor.Zaman geçtikçe hayatlar büyüyor,acılar sevinçlerle harmanlanıp ortaya yepyeni renkler çıkıyor.Biz bu renklere isim vermekte o kadar "acemi" değiliz ki,cümlelerimiz güzelleşiyor!Bir cümle ne zaman güzel olur ki?
Tüm kahkahalarımızı gülmeliyiz onlara ve tüm delirmelerimizi delirtmeli!Bir cümle ne zaman güzelleşir?O cümleyi kurma amacına göre değişir bu.Bak,herkes bir amaca yönelik yaşamaya çalışıyor.Ama cümlelerimiz boşlukta salınıyorlar.Burada yine hislerimize,gülüşümüze,delirmelerimize bir güzelleme yazmak mecburiyetindeyim.Bir cümle ağzı bozulduğunda,yaşanmışlığı yansıttığında güzelleşir.İki tamdan bir olanı var ettiğinde,bir cümle ortaklaştığında..Bu çabamız o kadar güzel ki.Bu her şeyi kendi çerçevemizde görebilme hali..Kalbimdeki bam telini tıngırdatan yegane yavrucuğum,seni öperim. (ama'sız,izinsiz)
Çabamızın,en büyük hüznümüz ve gücümüzün şerefine,vur be dedem!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder