Bugünlerde içim sıkıldıkça düşüyorum yollara.
Bazen küçük bir çocuğun ölümüne ağlar gibi atıyorum adımlarımı
Koşuyorum.Bir yere varmak için değil,koşmayı sevdiğim için.
Şişedeki balık,denizdeki dalga olmaya içerliyorum...Kıyıya ulaşanlar yok olup toprağa karıştıkça kendi mesafemi hesaplıyorum aklımdan.Aynı açık denizde aynı umarsızlıkla savruluyorum oradan oraya.Nereye gitsem mavi,mavi.Bu maviler hep yuttu bizi.
Kabullendikten sonra her şey mantıklı bir hâl alır aslında.Ararsın,kendini ararsın.Ararsın bir dost,dertleşecek bir ses,bir nefes ararsın.Bazen gözünün içinde kendini gördüğün insanı ararsın.
Kimi görüntüler uslu durmaz,aklının projeksiyon makinasında oynar durur.Günlerinin tüm matinelerini kapalı gişe yapar o görüntüler...
Büyü'dün.
Bunu fark etmek boğazına batan balık kılçığının acısı misali.O kadar rahatsız edici,o kadar küçük...
İstanbul'a gitmek kadar gidememek de güzel.
Ben de böyle avutuyorum kendimi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder